Selülit ve Beslenme

 Estetik kaygıların sebebi ile son zamanların en önemli sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Selülit terimi milyonlarca kadının sıkıntı çektiği bir dış görünüm kusurudur..   Derinin hemen altında yer alan ve deri ile deri altındaki dokuları gevşek bir şekilde bağlanmasını sağlayan deri altı yağ dokusu yer almaktadır. Selülit olayı işte bu deri altındaki yağ dokusunun bozulması sonucu oluşur.  

Selülit neden oluşur?  
Kadınların %90ında selülit oluşumu gözlenmektedir. Selülittin en çok görüldüğü bölge uyluğun üst kısmı, kaba et ve baldırın arka yüzeyidir. Deri yüzeyinin alt tabakasının yapısındaki farklılıklar nedeniyle kadınlar erkeklere oranla selülitten 9 kat daha sık etkilenmektedir.. Selülittin dolaşım kanalları üzerine yaptığı baskı dolaşımın bozulmasına, bozulan dolaşımın deri altı dokularında sıvı birikimine ve dokuların yeterince beslenememesi sonucunda deride çökmelere sebep olmaktadır. Bu da klasik olarak tabir edilen portakal kabuğu görünümünü yaratmaktadır.   Selülit kilo ile ilintili olsa da sadece kilolu bireylerde değil normal kilolu ya da zayıf bayanlarda da görülen bir problemdir. Bunun temel nedeni ise hormonsal etkinliklerden kaynaklanmaktadır.   Selülit sadece estetik kaygılardan dolayı tedavi edilmemelidir. Çünkü selülit ile damar yetmezliği birbirine paralel seyretmektedir. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, damar üzerinde baskı oluşturur, bu durumda kan dolaşımını zorlaştırmakta ve varislerin oluşmasına neden olmaktadır.   Ayrıca selülit  varis problemi ile birlikte ileri boyutlarda damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliğine bağlı olarak   gittikçe ciddi boyutlara ulaşan birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Yağ hücrelerinin aşırı yayılmasıyla deri altı bağ dokusu etkilenerek vücut normalden daha fazla su tutmaya başlar ve kan dolaşımı zayıflar. Bu durum dokuların oksijenlenme oranını azaltarak derinin elastikiyetini azaltarak cildin daha pürüzlü bir hal almasına neden olur.  
Selülitin oluşma nedenleri   Çeşitli dönemlerde meydana gelen hormonsal değişimlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle ergenlik, hamilelik ve menopoz dönemlerinde artış göstermektedir. Oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) gibi bazı ilaçların kullanılması hormon dengesi üzerinde etkisi nedeniyle selülit oluşumuna sebep olmaktadır. Ailesel özellikler, kişinin genetik yapısı Dolaşım sistemi ve sindirim sistemi ile ilgili yaşanan sorunlar. Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğer fonksiyonlarındaki bozukluklar ve sinirsel düzensizlik de selülite yol açabilecek olası durumlardandır. Bunun yanında yüksek topuklar, yanlış yürüme hareketleri, kambur oturma gibi yanlış davranışların da selülit oluşumunu hızlandırması olasıdır. Çünkü bu saydıklarımız toplardamarlarda ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını olumsuz yönde etkiler. Yetersiz fiziksel aktivite ve hareketsiz yaşam biçimi, çok dar pantolon ve diz altı çorap giymek, sürekli bacak bacak üstüne atarak oturuyor olmak; kan ve lenfatik dolaşım sistemini olumsuz etkileyerek selülit oluşumunu tetiklemektedir. Sigara ve alkol kullanımı: Sigara, güçlü bir damar daraltıcı ajan olması sebebiyle, cildin yeterince beslenmesini engelleyerek selülit oluşumuna neden olmaktadır. Stres  Selülit nasıl tedavi edilir?  
Selülit tedavisi ile ilgili birçok yöntem mevcuttur. Her yöntemin de kendine has etkinliği ve özellikleri vardır. Önemli olan bu uygulamanın uzman kişiler tarafından yapılması ve yaptırılmasıdır. Ozon terapi, lazer terapi, mezoterapi, karboksiterapi, lipoelektro, LPG, liposuction, antiselülit kremleri gibi daha artırılabilecek bir çok tedavi şekli yer almaktadır. Ama bu tedavilerin yine etkili olabilmesi için etkili ve bilimsel verilerden yararlanılarak hazırlanan bir beslenme programına gerek duyulmaktadır. Bunun içinde kesinlikle bir diyetisyene danışılarak beslenme programınızı şekillendirmeniz gerekmektedir.  
Selülit azaltıcı fonksiyonel besinler  

Selülitin geniş kapsamlı bitkisel tedavisi daha çok bağ dokusu yapısını güçlendiren ürünlerin tüketilmesi yoluyla hedeflenmektedir.
At kestanesi: atkestanesi ekstresi ve bu ekstrenin temel bileşeni escin, selülit tedavisinde yararlı olabilecek iltihap giderici ve şişme önleyici özelliklere sahiptir. Diğer önemli etkinliği ise kılcal damarların faaliyetlerinin düzenlenmesine etki etmesidir.  
Üzüm çekirdeği ve toz kakao: İçeriğinde bioflavonoid olan bu besinler kolajeni yıkan enzimleri bloke ediyor ve bağ dokusuna destek oluyorlar.  
Yeşil yapraklı sebzeler(maydanoz,brokoli vb) : Yapılan araştırmalar selülit oluşumunu azaltmada antioksidan öğeler olan A, C vitaminleri ve çinkonun etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle bu antioksidan yapıları içerisinde bulunan taze meyve ve sebzelerin tüketimine özen gösterilmesi gerekmektedir. koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, ve taze meyvelerin günlük tüketimini 6-8 porsiyona kadar çıkarmanız gerekmektedir  
Su: Bol su içmek kan dolaşımının düzenlenmesini sağlıyor ve ödemin oluşmasını önlüyor. Ayrıca yağ hücrelerinin emilimini sağlamak gibi önemli bir rol de üstleniyor. Günde en az 2.5-3 litre su içmeye özen gösterin.  
Kuşkonmaz ve Lahana: Ödem söktürücü ve toksin atma özelliği nedeniyle bu besinler sofranızda sık sık yer almalı. Toksin atmak için beyaz lahana kürü de yapabilirsiniz. Bunun için; kaynayan yarım litre suda 5-6 adet beyaz lahana yaprağını parçalamadan, ağzı kapalı bir tencerede hafif ateşte 10 dakika haşlayın. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez aç veya tok karnına birer su bardağı için. Kürü 5 gün boyunca ve her seferinde tekrar hazırlayarak uygulayın. 3 gün ara verdikten sonra küre 5 gün daha devam edin. .  
Balık: Somon gibi yağlı balıkta bolca bulunan Omega -3 damarları genişleterek kan akışının ve dolaşımının rahatlamasına katkıda bulunuyor. Haftada 2-3 gün balık tüketin.  
Soğan ve sarımsak: Kan basıncının ve dolaşımının rahatlamasını sağlıyorlar.  
Ananas: Taze ananasta bulunan bromelin enzimi protein ayrıştırıcı ve sindirimine yardımcı bir enzimdir. Kükürtlü bileşikleri de içeren bromelin enzimi sadece protein sindirimine yardımcı olmakla kalmaz, şişkinliğin ve ödemin atılmasına da katkıda bulunur. Böylece selülit oluşumunu engellemeye yardımcıdır. Hergün 1 ince dilim ananas tüketilmesi olumlu etki gösterecektir.  
Zencefil: Her gün 5-6 kibrit çöpü şeklinde kestiğiniz zencefili çayınızın içine katabilirsiniz.  
Muz: içerisinde yer alan potasyum ile kan basıncını düşürerek dolaşıma yardımcı oluyor ve dokuları atık maddelerden temizliyor. Sindirim ve düşük tansiyon sorununuz yoksa, günde bir adet muz tüketmenizde fayda var. Karpuz, avokado, havuç, fasulye ve bezelye de fazla miktarda potasyum içeriyorlar.  
Kereviz: Kan damarlarının kasılmasını engelleyerek dolaşımın rahatlamasını sağlıyor.  
Yeşil çay: İçeriğindeki kateşin ile yağ yakımını hızlandırıyor. Günde iki fincan yeşil çay içmenizde fayda var.  

Selüliti önlemede beslenme önerileri Yeterli ve dengeli beslenmeye ayrıca öğün atlamamaya özen gösteriniz Günlük ortalama 2,5-3 litre sıvı tüketin. Alacağınız bol su, hücre ve dokularınızı besleyerek toksinleri vücudunuzdan hızla atmanıza yardımcı olacak, böylece selülit oluşumunu da önleyecektir. Rafine şekerler, hayvansal yağlar ve fast food ve hazır yiyeceklerden tamamen uzak durarak günlük tuz tüketiminizi de sınırlandırınız. Damarlara büyük zarar veren sigara ve aşırı alkol kullanımından kesinlikle kaçınınız Kafein alımını sınırlandırın, aşırı çay, kahve, kolalı içecekler tüketiminden kaçınınız Daha hareketli bir yaşam daha az selülit demektir. Bu nedenle haftanın 3-4 günü 30-60’ar dakika sürecek olan yürüyüş, yüzme, yoga, pilates, jimnastik gibi sporlara vakit  ayırın. Böylelikle kan dolaşımınızı artırarak selülit oluşumunu önleyebilirsiniz. Yemeklerinizde kullandığınız yağ miktarını azaltmaya çalışınız. Yemeklerinizi daha çok haşlama, ızgara veya buğulama gibi daha sağlıklı yöntemlerle yapmaya özen gösteriniz Düzensiz bir şekilde kilo alıp vermekten kaçınınız. Sabit bir kiloda kalmaya özen gösteriniz Posa içeriği zengin sebze, meyve ve kuru baklagillerle tam tahıl ürünlerine beslenmenizde daha fazla yer ayırınız. Ayrıca yüksek miktarlarda  tuz, refine şeker, tüketiminden uzak durmak gerekiyor. Yüksek miktarlarda hayvansal kaynaklı protein tüketilmemelidir. Tüketilen hayvansal kaynaklı proteinler mümkün olduğunca yağı azaltılmış tercih edilmelidir